3 Aralık 2008 Çarşamba

Köylerde Taşımalı Eğitime Neden Geçildi?

Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI


Türkiye’de her 24 Kasım’da, özellikle ilköğretim ve orta eğitim aşamasında Öğretmenler Günü kutlanır. Bu yıldönümlerinde, ağırlıklı olarak öğretmenlerin yaşadığı ekonomik sorunlar gündeme getirilir. Ancak, öğretmenler gününde salt, öğretmenlerin geçim sorunu tartışılmamalı, bu geçim sorununu yaratan eğitim sistemi tartışılmalı.


Öğretmenler gününde ne tartışılmalı?

Öğretmenler gününde asıl tartışılması gereken konular; Cumhuriyet ideolojisinin öğretmenlere verdiği tarihi misyonun ne oranda gerçekleştirildiği ve bugün kentte ve kırdaki eğitim sistemimizin ne olması gerektiği gibi konular olmalı. Cumhuriyet, öğretmenlerden, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirmelerini istemiştir. Öğretmenlere verilen bu görev, zamandan da bağımsız, sürekliliği olan bir görevdir.


Öğretmenler bu görevlerini yeterince yerine getirebildi mi?

Bu görev yerine getirilebilseydi, bugün, özellikle toplumumuzda emperyalizme bütünleşmiş, daha açıkçası onların güdümünde dinci-liberal ve işbirlikçi laik-liberal yaklaşımlar boy atabilir miydi?


Öğretmenler imama yenildi mi?

Geçtiğimiz Mayıs ayında Şerif Mardin adlı biri, 1950’den beri öğretmen-imam rekabetinde Cumhuriyetçi öğretmenlerin imamların gerisinde kaldığını açıkladı. Aslında yaptığı karşılaştırma, Cumhuriyet okullarıyla mahalle mektebi karşılaştırması, daha açıkçası Cumhuriyeti mahkum etmeye çalışması idi.


Yapılan tespit iki açıdan bilim dışı olarak nitelendirilebilir. Birincisi, Cumhuriyetçi-anticumhuriyetçi çatışmasını öğretmen-imam çatışması gibi göstermek sosyolojik açıdan doğru mu? İkincisi de, öğretmenin iyi, güzel ve doğruyu imam kadar öğretemediği savı, hangi araştırmaya dayanıyor? Elde bu veriler olmayınca, ortaya atılan görüşün kahvehane muhabbeti olmaktan öte bir değeri yoktur.



Öğretmen imama yenilmemiştir (Burada anlatılmaya çalışılan imam, halkın içinde yaşadığı geçim sıkıntısı ve her türlü bozulmayı, emperyalist düzenden kaynaklandığını saklayan, varolan sömürü düzeninin değiştirilemeyeceğini beyinlere akıtan, bu dünyada çekilen sıkıntıların öbür dünyada giderileceğine şartlandırılan ve bu amaçla dini kullanan insandır. İmamlar arasında elbette Cumhuriyet değerlerine bağlı, aydın insanlar vardır. Her birine kesinlikle Cumhuriyet karşıtı gözüyle bakmıyoruz).


Ancak, Türkiye Cumhuriyeti, 1950’li yıllarda başlatılan 1980’li yıllardan sonra hızlanan bir şekilde Batı’nın, bir başka deyişle emperyalizmin güdümüne girmiştir. Emperyalistler, emek ve sermaye çelişkisini göz önünden uzaklaştırmak için etnik ayrımcılığı ve dinsel gericiliği öne çıkarmışlardır. Elbette bu süreç içinde yukarıda değinilen nitelikte işbirlikçi imamların, özellikle kırsal kesimde daha öne çıkması kaçınılmazdır.


Köylerde taşımalı eğitime neden geçildi?


Türkiye’de özellikle son otuz yıldır uygulanan dışa bağımlı tarım politikaları nedeniyle köyden kente göç olayı devam etmektedir. Burada, Doğu ve Güneydoğu’da ayrılıkçı terör hareketlerinin de payı olmuştur. Sonuçta kırsal nüfus, hastalıklı bir şekilde azalmıştır. Köylere başta, sağlık ve eğitim olmak üzere her türlü hizmetin götürülmesi için yakın köylerin planlı bir şekilde birleştirilmesi, bir başka deyişle köy-kent modeli de fantezi olarak ele alınmıştır.


Bu durumda köylerde nüfusun azalması nedeniyle çocukların eğitimi için, taşımalı eğitim modeli devreye sokulmuştur. Bugün yaklaşık 30 binin üstünde yerleşim yeri, taşımalı eğitimde. Bunun bir anlamı da şu; 30 bin yerleşim yerinde öğretmen yok. Öğretmeni alınan köy, muhtara ve imama kalmış, öğretmenin köydeki insanlarla iletişimi ortadan kalkmıştır. (Öğretmen, dünyayı akılla algılamalarını öğretir. İmam ise işbirlikçi olmasa bile, dünyayı din yoluyla kavratmaya çalışır). Kırsal kesimde, toplumsal yönlendirme büyük ölçüde din öğretimi temelinde verilmeye başlanmıştır. Sonuçta, köylerde ya da şehirlerin fakir mahallelerinde, öğretmenin olmadığı yerler, işbirlikçi imamların daha doğrusu cemaat ve tarikatların egemenliğine girmiş bulunmaktadır. Köylerde taşımalı eğitime neden geçildi konusuna bu şekilde de bakmakta yarar var.


Çağdaş eğitim için ne yapmalı?


Öncelikle şunu tespit etmeliyiz. Eğitim konusu bütün toplumu ilgilendiriyor. Bu nedenle öncelikle varolan eğitim sistemi yerine Ulusal Eğitim Politikaları devreye sokulmalıdır. Bu da, dışa bağımlı, emperyalizmin dayattığı ekonomik ve sosyal politikaların güdümünden çıkmakla olasıdır.


Emperyalizm, bugün eğitim sistemimizde de egemendir. Cumhuriyetçi eğitim gözden düşmüş, bir yandan dinci-liberal, bir yandan da laik-liberal eğitim yürürlüğe girmiştir. Aslında, Batı’nın değer yargılarıyla kafası yıkanmış, kendi toplumunun değerlerinden ve sorunlarından kopmuş, kısaca işbirlikçi, ancak laik görünümüyle çağdaş gibi olan insanları yetiştiren eğitim sistemi ile dinci öğeleri ağır basan, cemaat ve tarikatların yönlendiriciliğindeki eğitim sistemi arasında fark yoktur.


Açıkçası liberal eğitim sistemi ile dinci eğitim sistemi özünde aynıdır ve emperyalizmi beslemektedir.

Bugün toplumda, liboş olarak adlandırılan ikinci Cumhuriyetçiler ile dinci-liberallerin işbirliğinin arkasında, aldıkları eğitim sisteminin büyük payı vardır.


Hiç yorum yok: